Bir Samimiyet Testi Olarak Takım Ruhu

İş dünyasının vazgeçilmez kelimesi. Her iş ilanının aranan yetkinliği ve her iş görüşmesinin favori konusu; Ekip çalışmasına yatkın olmak, takım oyunu oynayabilmek, takım için uyumlu bir birey olmak. Muhtemelen bu aşamaların hiç birinde ben takım oyuncusu değilim diye yoktur. Hepimiz, bu aşamalarda, harika birer takım oyuncusu olduğumuzu anlatmak için bin bir takla atıyoruz. Bunu yaparken bir samimiyet testinin içinde miyiz, ayrıca tartışılır. Peki bir soru, tüm bu ön elemelere, cvlere yazılan ultra faydalı takım oyuncusu laflarına, görüşmelerde aktarılan süper ekip üyesi söylemlerine rağmen neden günümüz şirketlerinin en büyük derdi takım olmak, birlikte hareket etmek ve takım içi iletişim? Bir yerde hata var.

Sanırım bu hata, insan faktörününde işin içinde olmasıyla birlikte “samimiyet”. İnsan kaynağı kapitalist düzenin tabiri ile şirketin satın aldığı en büyük maliyetli maldır. Bu sebeple en ucuz olarak mâl etmek ister şirketler. Çalışanlarda kendi değerlerini maksimize etmek zorunda. Bu sebeple ambalaj çok önemlidir. Mesela ambalaj olunca da, samimiyet önemlidir. Çünkü, çoğu ürünün ambalajına aldanırız, ürün ise beklentilerimizin altında kalır. Yani ambalajına bakınca F/M oranının maksimum olacağını düşündüren ürünümüz, içinden çıkan ürünle bu oranı minimum düzeye gerçekleştirir. Günümüz şirketlerinin en büyük problemi de, sadece genel toplumsal düzenin devam etmesi için gerekli asgari müştereklerde bile ortak bir nokta oluşturamayan bireylerden, takım oyununu en iyi oynayacak ekip çıkarma çalışmasıdır.

Her şartta kendisini önceleyen ve benliğini diğer insanlardan daha üstün görev insan, menfaatleri söz konusu olduğunda kimseyi tanımaz. Kahraman olmak, başaran kişi olmak, golü atan ayak olmak, takımın kazanmasından çok önemli hale gelir. Ekip arkadaşının en ufak bir hatasını gol atma fırsatı olarak görür ve bunu yaptığında diğerleri tarafından da takdirle karşılanacağını düşünür. Olayları, süreçleri ve sohbetleri bir açık bulma, defansın arkasın sarkma düşüncesiyle değerlendiren, bu gözle bakan bir birey ise, asıl odağını kaçırır. Üreten, değer katan değil, tüketen, zarar veren ve engelleyen bir birey olma yoluna girer.

Zaman zaman örnek verdiğim bir konu var. Şirketler de işler iki türlü yapılır;

1. Mutabakat ile,

2. İttifak ile.

Mutabakat ile yapılması, bir işin yapılış şekli için herkesin aynı fikirde olması ve aynı yoldan yürümesi durumunu temsil eder. İttifak ile yapılması ise, takımın içinden bazılarının takımın çoğu ile farklı düşünmesine rağmen, işin ifası sırasında takım ile birlikte koşulsuz hareket etmesi ve takımın faydasını maksimize etmek için çalışmasıdır. Oysa günümüzde bir çok iş, …..’e rağmen, …..’a rağmen gerçekleşir. Bu durumda da iş sahiplenilmez ve istenen verimle gerçekleşmez. Bu da şirketin başarısızlığı anlamına gelir.

Takım oyunu oynamak için, kanaatimce en gerekli özellik, takımı oluşturacak bireylerin samimi, dürüst ve güvenilir kimseler olmasıdır ve böyle olması durumunda ekipten maksimum verimlilik alınabilir.