Empati Ne Ola ki?
Özümüzde var olan değerlere, derinlerde var olan hissiyatımıza çoğu zaman aykırı olduğunu düşünüyorum batıdan aldığımız kelimelerin ve oradan elde ettiğimiz bazı bilgilerin. Çok daha iyileri Doğu’da var iken (güneş yüzyıllar boyu Doğu’dan yükselmişken ve kıyamete kadar oradan yükselmeye devam edecekken) ve aslında Batı’da beğendiğimiz ve hayranlık duyduğumuz ilmin kaynağıda Doğu iken, büyülenmiş gibi, bazı şeyleri Batı’dan ihraç etmeye devam ediyoruz. Empati’de benim için bu açıdan baktığım kelimelerden. Kendisini çok sevdiğim söylenemez. Bununla birlikte cümlelerimde bilerek veya bilmeyerek kullanmıyorda değilim. Her seferinde kullandıktan sonra derin bir pişmanlık ile karşı karşıya kalıyorum.
Empati, kelime anlamı itibariyle, kendini başka birinin yerine koyup, konuyu-durumu onun gibi bakarak anlama çabasıdır. Yani, aslında empati geçicidir ve samimiyetsizdir. Anlıktır ve geleceğe etki etmez.
Eğer bir kelimenin ardında “gibi” var ise anlatılmak istenen de tam olarak olmadığı yönündedir. Örnekle, “bugün iyi gibiyim” cümlesi aslında “tam olarak iyi değilim” demekle aynı manaya gelir ya da “senin gibi bakmaya çalışıyorum” cümlesi “senin gibi nasıl bakabilirim ki?” cümlesi ile aynı manadadır. Buradan hareketle empati aslında “onun gibi” olmak, bakmak, anlamak demektir ve bu tam olarak “o” olmayı içermez. İçimizde hala kendimizden bir şeyler var iken (kendi değerlerimiz, kendi düşüncelerimiz, kendi yaşanmışlıklarımız) bir insan nasıl başkası olabilir ki?
Oysa biz de öyle bir kelime var ki, yüz tane empatiyi üst üste koysan yine de o etmez. “Hemhâl, hemhâl olmak”. Yani, koyup benliğini bir kenara, “o” olmak. Gibisiz, katıksız, kendini karıştırmadan sadece “o” olmak. Onun yerine geçmek, onun gibi düşünmek değil. Gerçekten onun derdi ile dertlenmek, samimi bir inançla kendini kendinden çıkardığında geriye “o” kalmak. O dert yok olup gidince kadar, tüm yollar bir menzile varıncaya kadar, tüm düğümler çözülünceye kadar, unutup kendini sadece “o” olmak. Bir başkasının hayatını kendi hayatına tercih etmek.
İşte o zaman, yani; benliğini, egosunu bir kenara bıraktığında insan karşısındakini dinler, duyar, anlar, cevap verir, ünsiyet kurar… O zaman derdi çare bulur, dertlere çare olur.